Erken Çocukluk Döneminde Güvenli Bağlanma


Bağlılık ve bağımlılık birbirine çok yakın iki sözcük gibi görünse de ilişkilerde farklı ve hatta zıt (olumlu ve olumsuz) iki durumu anlatırlar. Bağlılık, ilişkide diğeriyle duygusal olarak yakınlaşabilmeyi ve paylaşabilmeyi, gereğinde karşılıklı destek alabilmeyi anlatır. Kurulan bağ ve yakınlık, her iki kişinin de kendisi olarak var olmasına izin verir. İlişkinin amacı yalnız kalmamak değil daha mutlu bir yaşam sürmektir. Böyle bir ilişki İki taraf için de besleyici ve geliştiricidir. Bağımlılık ise, yapışık olmak gibi sınırların iyi ayrılamadığı bir durumu anlatır. İlişkide bağımlı olan kişi, diğerinin varlığına her an ihtiyaç duyar. Kişi, yaşamı sürekli olarak diğerinin gölgesinde yaşar. Yalnız olma düşüncesi tehlikeli ve korkutucudur. Bakım veren kişi olmadan yaşayamayacağını düşünür. Bu ihtiyaçla giderek diğerine daha çok yapışır. Bağımlılık ne kadar fazlaysa yaşanan korkunun şiddeti de o kadar artar. Sağlıklı bir birey yetiştirebilmek için öncelikle karşımızdakinin duygularını, hislerini anlayabilmeliyiz. İnsan ancak kendini güvende hissederse fıtratını ortaya koyabilir.
  Ebeveynler çocuğu ne kadar doğru anlıyor, onun ruhuna temas ediyorsa çocuk o oranda huzura erer, kendisi ile aynı ruhu taşıyan birinin varlığından güven duyar.
  Bağlanmada en önemli etkenlerden biri sestir. Çocuğu ile bağlanmaya çalışan bir ebeveyn ses ile temas etmelidir. Ses tonu sıcak ve samimi olmalıdır. Çocuk bu ses tonundaki sıcaklığı ve anne babanın kendine olan güvenini hissettiğinde güvenli bağlanma çok daha kolay gerçekleşir.
  Güven duygusunun oluşmasındaki temel faktör ihtiyaçların vaktinde ve yeterince karşılanmasıdır.Duygusal gelişim dönemindeki bir çocuğun güven duygusunu zedeleyen en önemli unsur çocuğun ihtiyaç duyduğu an ihtiyacının giderilmemesidir.
   İhtiyaç olarak fizyolojik, ruhsal, duygusal çalkantılar, korkular, anlamsız sevgi ihtiyacı, mahcubiyet anı, uykuya dalma sırasında çocuğun yaşadığı haller gibi birçok durum sıralanabilir. Çocuk bir şeyden korktuğunda “Bunda korkacak ne var denmemelidir. Onun yerine “Korktun. Korkunu anlıyorum, gel bir de beraber bakalım.” Diyerek onun duyguları üzerinden konuşmak gerekir.
   Eğer çocuğu ihtiyaç haline sokan durum giderilmiyorsa çocukta içsel direnç, tepkisellik ve kendini ebeveyninden ayrı tutma çabası görürüz.
Çocuk ebeveyn ilişkilerini bağımlı hale dönüştürmemek için neler yapmak gerekir?
Genelde kullanılan “Biz bugün biraz hastayız”, “Babamız henüz gelmedi”, “Geceyi uykusuz geçirdik” vs bu gibi söylemleri hayatımızdan çıkarmalıyız. Çocuk tek başına hasta olur. Tek başına uykusuz kalır.
Evde herkesin bireysel olarak geçirdiği zamanlar olmalı.
Çocuğun ihtiyaçları gerekçe gösterilmeden ertelenmemeli. Ben anneyim ve şu an böyle olsun istiyorum gibi söylemlerden kaçınılmalı.
Çocuğa ihtiyaçlarını istemeden verilmemeli. Kendisi isteklerini dile getirmeli.
Unutulmamalıdır ki,
´  Ailedeki aidiyet duygusu, sosyal aidiyetin zeminidir. Sosyal aidiyet de soyut aidiyetin temelidir.
´  Aidiyet çocuklarda yakınlaşma ihtiyacıdır.
´  Aidiyet başlangıç değil sonuçtur. Güvenli bağlanma gerçekleştikten sonra oluşur.
´  Aidiyet doğuştan gelen bir ihtiyaçtır.
´  Aidiyet kişiye içinde bulunduğu yerin kurallarına uyum getirir.
´  Aidiyet duygusal doyumu beraberinde getirir. Çocuk kendinin ait olduğunu hissettikçe duygusal ihtiyaçlarının giderileceğinden de emin olur.
´  Aidiyeti oluşturan asıl unsur paylaşımdır. Çocuklarımızla daha çok kaliteli zamanlar geçirmeye özen göstermeliyiz.
   Çocuklarımız bizlere gönderilmiş birer mucizedir. Onları en güzel şekilde hayata hazırlayıp, bizlere hissettirmek istedikleri duyguları anlayarak onlarla güvenli bağlar kurabilmemiz dileğiyle.

Yorumlar