OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE MOTİVASYONUN ÖNEMİ


Motivasyon,  bir ihtiyacı gidermek için gerekli davranışları başlatan bir kuvvettir. Bireylerin ihtiyaçlarının tatminle sonuçlanacağı ortamı oluşturarak onların harekete geçmesini sağlar. Hiçbir nesne bir sebep olmadan kendi sabit durumundan hareketli duruma geçemez. O halde insanın da hareket edebilmesi, davranışta bulunması için, doğa yasası gereği, bir takım sebepler olmalıdır. Bu sebepler insanın içinden veya dışından gelen, bir dürtü, bir güdü, bir itme, bir uyarıcı veya uyarıcılar bütünü olabilir.

Bizim yapmamız gereken çocuğa hayatı boyunca gerekli olacak içsel motivasyonu kazandırmaya çalışmaktır. Her zaman kendini mutlu edebilecek küçük sebepler bulmasına yol göstermek, her yeni güne mutlu uyanmasını sağlamak gibi. Yaşları ne olursa olsun tüm çocuklar ebeveynlerinden takdir ve motive edilmeyi beklerler. Bu beklenti bazen sözlere dökülebilir, bazen de dökülmez, çocuklar ne istediklerini açıkça söylemeyebilir veya zayıf olmadıklarını gösterebilmek adına, bu beklentiyi dile getirmekten kaçınabilirler. Yani motivasyon hedefe yönelik bir davranış dizisini başlatan, yönlendiren, devamını sağlayan ve durduran davranışlar dizisidir.


   Öğrenme motivasyonu ise, öğrenen bireyin, öğrenme etkinliklerini anlamlı ve değerli bulması, bunlardan fayda sağlaması olarak tanımlanmaktadır. Motivasyon eksikliği çoğu zaman yapılması istenilen etkinlikten uzaklaşmayı ve eğitimle ilgili olmayan etkinliklere        (oyun oynama, televizyon izleme gibi) yönelmeyi beraberinde getirir. Bu durumdaki bir öğrenci için okul  can sıkıcı bir uğraş haline gelebilir. Sadece belirli zorlamalar sonucu derse katılmaya başlar. Kimi zaman çocuk motivasyonu yetersiz olduğu için bunu yapar. Yeterince güdülenmemiş bir öğrenci, öğrenmeye hazır hale gelmemiş demektir. 2 yaş itibariyle çocuklarımız okul gibi akranlarının olduğu ortamlara girmeye hazırlardır. Bunun devamlılığını sağlamak ebeveynlerin çocukları motive etmesiyle mümkün olabilir. Ebeveynlerinden güvenle ayrılıp, artık kendi başına bir birey olabileceği çocuğa anlatılarak izah edilmelidir. Sonrasında çocuklar, daha çok merak ettikleri ve ilgi duydukları konuları daha kısa sürede öğrenirler. Ancak bütün konuların öğrencilerin ilgisini çekmesi mümkün değildir. Öğrenim hayatlarının ilk  basamağı olan okul öncesinde konular ilgi çekici hale getirilip, öğrencilerin öğrenme sürecinde aktif rol almaları sağlanır. Böylelikle adaptasyon kolaylaşır. Aynı zamanda dışsal etkenlerin (taktir, ödül, sürpriz,vs.) motivasyonu arttırmadaki rolü yok sayılmamalıdır. Bu şekilde çocuğun okul ile olan bağı kuvvetlendirilmiş olur.  

Çocuklar kendi amaçlarını sadece dışsal etkenler üzerine yoğunlaştırırsa hedefe ulaşmada zorlanır. Bu nedenleöğrenmeye karşı istek ve olumlu tutum, öğrenci motivasyonunu etkileyen etkenlerin başında gelir. Okulda öğrenilenler evde tekrar edilmeli, okul ile iş birliği halinde olunmalıdır.

Bunların yanında;

 Çocuğumuza mümkünse başarı örneği olarak kendi yaşında, yanında, yakınında bulunan çocukları örnek göstermeyelim. Aksi halde çocuk bu örneklerle sürekli başkaları ile yarışmayı öğrenecektir.
Onlarla ilgili hoşumuza gitmeyen ve düzeltilmesi gerektiğine inandığımız tespitlerimiz var ise bunu mümkünse onlarla yalnızken paylaşalım. Arkadaşlarının veya başkalarının yanında hatalarını onlarla konuşmak, hem bizi sağlıklı dinlemelerini önleyecek, hem de başarısızlıkları başkaları tarafından duyulduğu için huzursuz ve mutsuz olacaklardır.
Her ne kadar konumuz çocuklarımızı motive etmekse de hep biz konuşacak değiliz.
Onların şikâyet ve önerilerini dinlemeye vakit ayırarak onları birey olarak kabul ettiğimizi davranışlarımızla ifade etmiş oluruz.
Başarılarını daima alkışlayalım. Takdir gördükçe olumlu davranışı yapmaya kendileri de özen göstereceklerdir.

    Şu da unutulmamalıdır ki her çocuğun aynı alanda aynı başarıyı göstermesi mümkün değildir. Bu beklenti zaten doğanın yasasına da uygun düşmez... Bu nedenle her çocuk kendi gelişim evresi içinde izlenmeli, değerlendirme ve yönlendirmeler de bu çerçevede yapılmalıdır. Böylece çocuk, yeti ve yetenekleri dışında değerlendirilmeyecek; yılgın ve bıkın bir birey olmaktan uzak, daima aktif durumda olacak, sağlıklı bir gelişim seyri izleyecektir.


CEREN ŞENGEL
PSİKOLOG

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

21.YÜZ YIL ÇOCUKLARI VE AİLELERİNE ÖNERİLER

İKİ KERE FARKLI OLMAK

YAZ MEVSİMİ ÇOCUĞUMUZ İLE BİRLİKTE NELER YAPALIM ?